Duyurular

"Türkiye’de Ortadoğu Çalışmaları'nı Yeniden Düşünmek" dosyamız için yazı çağrısı

Toplum ve Bilim’in 2024 yılının Eylül ayında yayımlanması planlanan ve “Türkiye’de Ortadoğu Çalışmaları’nı Yeniden Düşünmek” diye çerçevelenebilecek özel sayısı Türkiye’de çoğu zaman Türkiye’den ve Türkiye Çalışmaları’ndan ayrık bir politik-coğrafi bölge ve akademik alan olarak görülen Ortadoğu ve Ortadoğu Çalışmaları’na odaklanmaktadır. Türkiye’de Ortadoğu’ya ilişkin akademik bilgi üretiminde öne çıkan esas hususun Ortadoğu olarak adlandırılan siyasi, dinî, iktisadi, kültürel ve sembolik coğrafyaya göre Türkiye’nin nerede konumlandırıldığı sorusu olduğu söylenebilir. Nitekim Ortadoğu’ya ilişkin nispeten yaygın olan akademik ilgisizlik bir tarafa bırakıldığında, Türkiye’de Ortadoğu hakkında kaleme alınmış çeşitli eserlerde analitik inceleme kaygısının çoğu zaman politik ve ideolojik lenslerin gölgesinde kaldığı iddia edilebilir.

Coğrafi olarak Türkiye ve İran ve 1916 Sykes-Picot Antlaşması’ndan İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna Britanya ve Fransız sömürge imparatorluklarının yönetiminde olan geniş bölgeyi içine alan Ortadoğu, çoğunlukla Araplık, Farslık ve İslâm ile özdeşleştiriliyordu. Dünyadaki herhangi bir yer gibi çok dinli, çok etnili, çok partili ve çok sınıflı bir bölge olan Ortadoğu’da, 20. yüzyılın ilk yarısına ulusal bağımsızlık mücadeleleri ve müteakiben sömürge imparatorluklarının sonunu simgeleyen dekolonizasyon dönemi damgasını vurdu. İsrail’in kuruluşundan sonra ise Britanya ve Fransa’nın hâkimiyetinin yerini ABD ve Sovyetler Birliği’nin hegemonya mücadelesi aldı ve bölgenin tarih ve siyaseti ağırlıklı olarak Arap milliyetçiliği, Filistin meselesi, sekteryanizm, petrol ve 1980’li yıllardan itibaren daha çok siyasal İslâm üzerinden tartışılmaya başladı.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran seçkinler nazarında ise Ortadoğu arkaik, Türkiye’ye ve Türklüğe uzak ve/ya yabancı bir alan olarak kodlanıyordu. Ulus-devlet sınır ve politikalarının yanında Türkiye’de 1928’de Latin harflerinin kabulüyle Arap, Fars ve İslâm kültür, siyaset ve kamusal tartışmalarından kopuşun daha da derinleştiği Türkiye’de bu bilişsel ve kültürel kopuş kaçınılmaz olarak sosyal ve beşerî bilim disiplinlerinde de yansımasını buldu. Sekülarist, milliyetçi ve Oryantalist olarak özetlenebilecek bu bakışa göre “Ortadoğu”, Türkiye toplum, kültür ve siyaset analizlerinde teorik bir ilham kaynağı veya karşılaştırma vakası olarak alınamazdı. Hatta kimi zaman Türkiye modernleşmesi ve siyasetinin anti-tezi olarak görüldü. Türkiye’deki milliyetçi, muhafazakâr ve İslâmcı yazında ise “Ortadoğu” İslâmi ve/ya mezhepçi gözlüklerle görülüp İslâm dininin doğup yayıldığı coğrafya olarak mukaddesleştirildi. Halbuki “Ortadoğu” siyasi, sosyal, ideolojik, iktisadi, kültürel ve etnik olarak Türkiye ve/ya Batı gibi (hatta daha fazla) çeşitlilik arz eden, dinamik, modern ve güncel bir yerdir. Bir başka deyişle, ne Batı-merkezci argümanlar ve onların Türkiye’deki çeşitli yansımalarında iddia edildiği gibi “Ortaçağ karanlığı”ndadır ne dinî ve feodal şiddetle yoğrulmuş bir “bataklık”tır, ne de Birinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar basitçe “Hıristiyan Batı” tarafından dizayn edilmeye mahkûm ve mecbur bir kukladır.

Toplum ve Bilim’in bu dosyasına katkı sunması planlanan yazarları bir araya getiren iki özellik olmasına gayret ettik. Birincisi, Osmanlıca ve/ya modern Türkçenin yanı sıra Arapça, Farsça, Kürtçe, Ermenice ve Batı dillerindeki kaynaklardan ve alanyazından yararlanarak farklı tarihyazımı kanonlarıyla diyalog ve tartışma içinde çalışmaları şekillenmiştir. Bu sayede, dosyaya katkı sunan yazarların eserleri Bölge Çalışmaları’nın duvarlarıyla sınırlı kalmamış, bilakis bağlantıları, akışları, etkileşimleri ve çatışmaları yaratıcı bir şekilde gösterebilmiştir. Bu dosyayı temayüz ettirmesi öngörülen ikinci özellik dosyaya katkı sunan araştırmacıların kendi öznelliklerini de analizlerine dahil etmeleridir. Bu anlamda, yazarlar sadece bölgeyi ve alanyazını şekillendiren geniş toplumsal, siyasi, iktisadi ve ideolojik bağlamı değil, doktora düzeyindeki eğitim ve araştırma süreçlerinden akademik unvan ve kadro elde etmelerine, lisans ve lisansüstü düzeylerde ders verip Ortadoğu toplum, siyaset, tarih ve kültürleri hakkında tezler yönetmeye kadar olan süreç boyunca yaşadıkları tecrübeleri de tartışmaktadır. Akademik, entelektüel ve otobiyografik olanın kesişiminde yer alan bu katkılarıyla özel dosyanın Türkiyeli okur ve araştırmacılara anlatılanın kendi hikâyeleri de olduğunu göstermesi ve/ya hatırlatması umulmaktadır.

Bu çerçevede değerlendirilmesini istediğiniz yazılarınızı (takriben 5.000-10.000 sözcük arasında) en geç 15 Temmuz 2024 tarihine kadar [email protected] adresine bekleriz.