Tarih - 25. sayfa

Türkler ve Tatarlar Arasında 1394-1427

Tarihi hem de 600 yıl öncesini bir esirin kaleminden okuyabilmek... Niğbolu Savaşı’nda Türklerin, altı yıl sonra da Timur’un ordusunun eline esir düşen Schiltberger’in Bavyera’da başlayıp Anadolu’ya, Asya’nın ortalarına hatta Sibirya’ya kadar uzanan ve yine Bavyera’da biten macerası; geniş bir coğrafyadan gündelik hayat gözlemleri.

İşini bilen bir memur: Engin Civan
Bir Prensin Hisseli Hikayesi

Engin Civan’ın vurulmasıyla görüntüye giren hem çok şaşırtıcı hem çok “sıradan” olaylar zinciri üzerine bir araştırmacı gazetecilik çalışması. Civan’a sıkılan kurşunlar, sımsıkı kapalı bir kara perdede delikler açmıştı. Bir Prensin Hisseli Hikayesi, perdedeki delikleri genişletmeye hatta perdenin arkasına sızmaya çalışan bir gazetecilik ruhunun bol belgeli ürünü işte.

Şirket -i Hayriye

Nerede Şirket-i Hayriye’nin o güzelim Boğaz vapurları? Nerede o vapurların usta kaptanları, saygılı yolcuları? O ahşap yalılar, tenteli kayıklar, çilekeş çatanalar, burnu havada alamanalar? O kocaman yelkenliler, çektiriler nerede? Hepsi de otomobillerin, hantal otobüslerin, dev köprülerin kurbanı oldu. Hem de birdenbire.

Milliyetler ve Sınırlar

Barış ve demokrasiye dayalı bir “yeni dünya düzeni”nin kurulacağı beklentileri, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’daki savaş meydanlarında imha olmak üzere. Kendiyle barışık, çok-kültürlü demokratik toplumların henüz çok uzağındayız. Batılıların “Doğu Sorunu” diye adlandırdığı sorunlar yumağı dirildi. Yerasimos, ’80’lerin ortalarından başlayarak kaleme aldığı jeopolitika yazılarında bu ürkütücü gelişmenin nedenlerini arıyor; Birinci Dünya Savaşı ile birlikte tarihe karışan Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Rus imparatorluklarının dağılmasıyla gündeme gelen uluslaşma ve ulus-devlet sınırlarının çizilme süreçlerini inceliyor.

Jön Türk Dönemi Türk Milliyetçiliği

Japon araştırmacı Arai, Cumhuriyet dönemi Türk milliyetçiliğinin önünü açan Meşrutiyet dönemi milliyetçilik akımını inceliyor. Türk milliyetçiliğinin hep laikleşme-Batılılaşma çizgisinde olmadığını, başlangıçta İslamlaşma-‘muasırlaşma’ çizgisinin baskın olduğunu saptıyor. Batılı olmayan ülkelerin çağdaşlaşma tarihine Batı standartlarıyla yaklaşmanın uygunsuzluğunu savunan Arai, bu savına bir özgün kuramsal yaklaşım örneği sunuyor.

İslâm Felsefesi Tarihi Cilt 1
Başlangıçtan İbni Rüşd’ün Ölümüne

İslâm İrfanı’nın derinliğine nüfuz etmeye çalışan Corbin, İslam araştırmaları alanında saygın bir isimdir. İbn Rüşd’e kadarki dönemi kapsayan incelemesinde, akılcılık-nakilcilik ayrışmasının oluşumunu konu ediyor ve daha sonraki dönemlerde meydana gelen gelişmelere de ana çizgileri ile değiniyor.

Bir Yaşam Öyküsü: Vanessa Redgrave

3 Ocak 1937 günü bir kar fırtınasının ortasında doğmuş. Doğumunu Laurence Olivier sahneden müjdelemiş. Dört kuşak tiyatrocu bir ailenin kızı, İngiliz tiyatrosunun en önemli oyuncularından biri, Julia gibi filmlerde unutulmaz oyunlarını seyrettiğimiz bir sinema yıldızı. Vanessa Redgrave bütün bunlar, ama aynı zamanda mücadeleci politik kimliğiyle de tanınan bir sanatçı.

1782 Yılı Yangınları

1782 yazında İstanbul’u kasıp kavuran iki büyük yangının hikayesi. Yolaçtığı can kaybıyla, yok ediverdiği eserlerle, söndürme mücadelesiyle, padişahın yangın mahallini ziyaretiyle, yeniden iskan faaliyetiyle... İstanbul’un tarihî dokusunun bir parçası olarak yangın ‘yaşantısı’.

İstanbul'un Son Sürgünleri

Türk ve Müslüman olmayan uyruklarına karşı ‘özel’ devlet politikasının çarpıcı bir örneği. Kıbrıs sorununda gerginliğin artması karşısında, kendini aslen “İstanbullu” hisseden bir azınlık topluluğunun “diplomatik koz” olarak ‘değerlendirilişi’. İstanbul Rumlarının bakiyesi olan küçük cemaatin 40 bin ferdinin bir çırpıda sınırdışı edilişinin trajik hikayesi.

Batılıların Somali Hamlesi
Efendinin İnsanlığı

Uygar Batı'nın "insani girişimciliği"nin Somali hamlesi... Bir Tanrıcılık oyunu... Bir megalomani... Kıyasıya insancıllık... Yüzlercesinin içinden seçilen bir hasta çocuğu hayata döndürmekle, ellerini göğe açarak yaşamaya alışkın insanların geçici olarak bir araya tıkıştırılmasından başka bir şey olmayan himaye idareleri kurmakla, iyileşemeyecek halde olanlarla yapılan pasif ölüm yardımıyla, şiddetle zorla, barış götürerek icra edilen bir insancıllık... Yeni anlamıyla bir cins Haçlı Seferi: Efendinin İnsanlığı.

Türkiye'de Sosyalizmin Tarihine Katkı

Türk solunun saygıdeğer ama “partisiz” olduğu için pek yadedilmeyen emektarı Kerim Sadi’den, 1. Enternasyonal’in ve Paris Komünü’nün Osmanlı’daki yansımaları, Osmanlı aydınlarının sosyalizme bakışı, İslamiyet ile sosyalizm ilişkisi üzerine tartışmalar, Millî Mücadele döneminde sosyalist akım ve Türkiye Komünist Fırkası, Mustafa Suphi, Aydınlık Çevresi ve 1928 İzmir Davası.

İstanbul'da Bir Ramazan

1920 Ramazan’ı, evet, Direklerarası, eski Ramazan eğlenceleri, Darülbedayi... Ama yalnızca bunlar değil, siyasî meseleler, 1. Dünya Savaşı’nın yolaçtığı ahlakî çöküntü, “mey’us gençlik”... Cenab Şahabeddin’in 20 Mayıs - 18 Haziran 1920 arasında Alemdar gazetesinde yayımlanmış yazılarından oluşan derlemede bir Ramazan, bir dönem ve “üslup lezzeti” var.

Birinci Meclis'te Muhalefet
Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 2. Basım

İlk yayımlanışından bu yana -çeyrek asırdır- başvuru kaynağı niteliğini kazanmış, ortaya koyduğu ayrıntılı ve kapsamlı araştırmayla önemini halen koruyan Birinci Meclis’te Muhalefet, gözden geçirilmiş ve genişletilmiş bu basımıyla da, bizi “sahici” Cumhuriyet tarihimize yaklaştıracak çalışmalardan biri.

Türk Tarihinde İslâmiyet

Türklerin İslamiyet’i kabulüyle başlayan değişim, Türk toplumlarının yerleşik kültürlerini sarsmış, eski dinlerinin yaratmış olduğu sistemi, düşünceden toplumsal ilişkilere uzanan bir yelpazede yenilemiş, Türk toplumsal hayatına bambaşka özellikler kazandırmıştır. Akpınar, bu büyük değişimin ekonomi, hukuk, bilim, felsefe, edebiyat ve güzel sanatlar alanlarında ortaya çıkardığı yeni görünümleri inceliyor.

Kitap

İletişim Yayınları 10. Yıl Armağanı

Beyaz Yollar Mavi Deniz / Deli Saraylı

Fikret Adil, İstanbul dizimizde kendisine özel altbaşlık ayırdığımız bir yazar. Mavi Deniz Beyaz Yollar’ın, Fikret Adil’in kitapları arasında bile özel yeri var. İstanbul’dan başlayan bir Ege-Akdeniz yolculuğunun Fikret Adil üslubuyla anlatımı. Deli Saraylı, ise bir Fransız oyun yazarının, Jean Giradoux’nun Chaillot’lu Deli Kadın oyununun Fikret Adil tarafından İstanbul ve İstanbullulara uyarlanmış hali.

Osmanlı'da Ekonomik Yapı ve Dış Borçlar

Osmanlı borçlanması, dünya ekonomisiyle bütünleşme babında evrensel bir olgu; ancak tipik bir sömürgeleşme yapısı ortaya çıkarmayışıyla kendine özgülük kazanıyor. Kıray 16./17. yüzyılda Osmanlı’yı borçlanma zorunluluğuna sürükleyen gelişmeleri ve borçlanma dinamiğinin seyrini; borçlanmayla biçimlenen ekonomik yapı ve sınıf ilişkilerini; bu yapı ve ilişkilerin nasıl borçların ödenemeyişine yol açtığını ve bunalımı kronikleştirdiğini ortaya koyuyor.

Romanos Diogenis
İstanbul'a Yollar Açılırken

Orta Anadolu’da doğmuş, orta ve lise öğrenimini İstanbul ve İzmir’de tamamlamış, Atina ve Almanya üniversitelerinde tarih eğitimi görmüş, Atina’da tarih hocalığı yapmış, 1900-1912 arasında Osmanlı Meclisi’nde milletvekili olarak bulunmuş, son derece ilginç bir bilim adamından, askerî, dinî, siyasî, sosyo-ekonomik yönleriyle Bizans devletinin bir dönemi; aslında İstanbul yolunun Türklere açılma süreci.

Türkiye'nin Siyasal Rejimi 1980-1989

Parla’nın, Türkiye’nin siyasal rejiminin yeniden biçimlendirildiği 1980-86 döneminde bu sürece ilişkin tartışma yazılarının, 1980-89 dönemindeki güncel makaleleriyle zenginleştirilmiş yeni baskısı. Parla 12 Eylül sonrasının siyasal tartışma gündemine ışık tutmakla ve “yeni rejim”i demokrasi açısından bütünlüklü bir tarzda eleştirmekle kalmıyor; Türkiye’de devletin ve siyasetin yapısı, anayasal düzen ve gelenek gibi genel konularda önemli tesbitler yapıyor.

AP-Ordu İlişkileri
Bir İkilemin Anatomisi

AP ve önderi Demirel, Türkiye’de ordu-politika ilişkisinin en “canlı” yaşanıp tartışıldığı 1960-80 döneminin baş aktörleri arasında yeralıyor. Demirel’in orduyu bir yandan sınırlayıp hükümete tabi kılmaya, bir yandan “suyuna giderek” yatıştırmaya yönelen ikili söylemi, ordu-politika ilişkisinin cereyan ediş biçiminde başlıbaşına önemli bir etken.

İşgal Altında İstanbul 1918 -1923

İstanbul’un 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz, Fransız ve İtalyan kuvvetlerinin işgali altında geçirdiği yılların toplumsal ve siyasi panoraması... Kitabın odağında, bütün yönleriyle, İstanbul’da yürütülen direniş hareketi var. Sadece Türkleri içermeyen çok odaklı ve çok eksenli güçlü yapısıyla bu direniş hareketi, zamanında işgal güçlerince küçümsendiği gibi, Cumhuriyet döneminde de resmî tarih yazımınca dikkate alınmamıştır.

Türk Metinlerinde
Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri

Türkler “Kostantiniye”yi 1453’te fethettiler ve şehrin kuruluşuna ve o vakte kadar sembolik merkezi kabul edilen Ayasofya’ya ilişkin bir efsane geliştirdiler. Bu efsane, Bizans, Arap, hatta Helen yazılı metinlerindeki temalardan örülüydü. Araştırma literatürünün yıllardır tanıdığımız isimlerinden Stefanos Yerasimos, bu efsanenin imparatorluk tartışması ve ideolojisi ile ilişkisini araştırıyor. Osmanlı padişahları, Bizans başşehrinin temel sembolü Ayasofya’yı yeniden değerlendirerek, hatta anlamlandırarak, Bizans imparatorlarının projelerini sürdürme zorunluluğunu mu hissetmişlerdi? Yoksa lanetli şehir Kostantiniye ebediyen yok mu edilmeliydi? Stefanos Yerasimos, efsanenin oluşumunu ve gelişme aşamalarını inceleyerek, metinleri tahlil ederek ve tarihî bağlamla çelişkilerini araştırarak, bu efsaneyi yeniden ayakları üstüne oturtuyor.

Yuppieler, Prensler ve Bizim Kuşak

Dünyada ve Türkiye’de “başarı ve kazanma”nın, paranın, “business”in, statünün, kariyerin “yükselen değer” oluşuyla ortaya çıkan ve bu gidişatın simgesi olan Yup-pieler... Yuppieliğin, Yup- pielerden daha zenginleri de daha yoksulları da saran “havası”... Yuppielerin hası ve bürokrasideki koçbaşı olarak “Prensler”.

Niçin Aztekler Avrupa'yı Keşfetmedi?
Avrupa ve Üçüncü Dünya

Amerika’nın keşfinin 500. yılında, Kuzey-Güney ilişkilerinin muhasebesini yapan; Avrupa’nın 3. Dünya’yı sömürmesinin tarihsel ve güncel boyutlarını ortaya koyan makaleler... Avrupa’nın “Güney” üzerinde sadece iktisadî değil kültürel yönden de uyguladığı baskının çeşitli vehçeleri yanında; Avrupa Topluluğu’nun Kuzey-Güney ilişkilerine getirdikleri, kitabın ağırlık merkezini oluşturuyor.